Mimar Mehmet Ağa

 

Büyük Mimar, Hasbahçe Mimarları Akademisinde 21 yıl boyunca mimarlık ve sadefkârlık tahsili görür. Mimarbaşı olduktan sonra Osmanlı padişahı Sultan Birinci Ahmed tarafından Kâbe-i Muazzama’nın tamiri için görevlendirilme şerefine erişmiş, ilk işi Kâbe’nin onarılması ve ünlü Altınoluk’un konulması olmuştur. Daha sonra da ikinci “Harem” olan Medine- i Münevvere’ye kendi arzusuyla giderek bazı hizmetlerde bulunmuştur. “Camiyi padişah istemiş ve arzulamıştır. Ancak o binayı ilk düşünen, gözünde canlandıran, sonra bugün bilemediğimiz teknikle çizen, onu taş taş üstüne koyup yükselten yanlışlıkları ve gecikmeleriyle kahrolan, binası biçimlendikçe onurlanan, kubbeyi çatıp içide cennet misali tezyin olan, caminin mimarı Mehmed Ağa’dır.” Fakat onun adını pek az yerde raslarsınız. Koca Camii sadece padişahın adını taşır. Sanatçının imzası yüce eserinin epey dışında bir yerdedir ve o bile kendisi gibi çok alçak gönüllü bir ölçüdedir. Dış avlunun birinci kapısı altındaki sebilin kitabesinde, kitabenin de bir mısrasında:
 

       

İçen abdan dar-ı naim içre mesrur ola,          Yazılub amali-hüsnü deftere mestur ola,

Camii Han Ahmedin Bani ala meşrebi,          Mimar başı Ahreti mamur ola,

Kim Muhammed anın nam-u ü âli himmeti,  Etti bu Rana binayı haşre dek meşhur ola.

Olmamıştır dahi olmaz böyle âli bina,                Bir eser konmuştur ki kim dembedem mezkûr ola. 

Bu sudan içen, nimetler yurdu olan Cennete kavuşsun mutlu olsun. Yaptıgı güzel işler deftere satır satır yazılsın. Yüksek ahlakı kendisine huy edenin, Han Ahmed'in camiini yapan, Yüce mimarbaşının sonu da iyi olsun. Bu ulu mimarbaşının kutlu adı Mehmed'dir. Dünya durdukça ünü her tarafa yayılın diye, bu güzel, gözalıcı yapan odur. Bu büyük eserin benzeri yoktur ve olmayacaktır. Be eser, her zaman övgüyle konuşulsun, dillerden düşmesin diye yapılmıstır.