SALÂLARIN ŞAHİT OLDUĞU DİRENİŞ: 15 TEMMUZ

02-01-2019

SALÂLARIN ŞAHİT OLDUĞU DİRENİŞ:

15 TEMMUZ
Aziz Müminler!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle
buyuruyor: 
“Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini
hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya
yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti.
Allah’a karşı gelmekten sakının. Müminler yalnızca
Allah’a güvenip tevekkül etsinler.”
1
Kardeşlerim!
Aslında bu âyet, Hendek Savaşı’nda Yüce Allah’ın,
İslâm ordusunu melekleriyle nasıl teyit ettiğini, nasıl
desteklediğini bildirmek için nazil olan bir ayettir. Ancak
Allah’ın bu vaadi, tarihin nice dönüm noktalarında tahakkuk
etmeye devam etmiştir. Allah’ın bu vaadi Malazgirt’te,
Çanakkale’de gerçekleşmiştir. Sakarya’da, Dumlupınar’da
tahakkuk etmiştir. Ve biz millet olarak bundan bir yıl önce
15 Temmuz’da Allah’ın bu vaadinin gerçekleştiğine
yeniden şahit olduk. O gece ülke ve millet olarak büyük bir
ihanet ve işgal teşebbüsüne maruz kaldık. Bu karanlık
gecede Allah’ın lütuf ve rahmetini, yardım ve inayetini
bizlerden esirgemediğini bir kez daha müşahede ettik.
Bunun için 15 Temmuz’un sene-i devriyesinde millet olarak
bize düşen en önemli vazife, Allah’ın lütuf ve inayetini,
rahmet ve nusretini asla unutmamaktır. Bu büyük badireyi
omuz omuza atlatmış müminler olarak üzerimize düşen,
Yüce Rabbimize olan hamdimizi, senamızı, şükrümüzü,
secdemizi hiçbir zaman eksik etmemektir.

Aziz Kardeşlerim!
Hiçbir zaman unutmamamız gereken bir gerçek de
yeryüzünde bize umut bağlamış mazlum, mahrum ve
mağdur kardeşlerimizin o gece gözyaşları ile yaptıkları dua
ve yakarışlarıdır. O gece hepimiz şahit olduk ki Gazze’den
Saraybosna’ya, Kerkük’ten Somali’ye, Sudan’dan
Pakistan’a, Asya’nın steplerinden Afrika’nın uçlarına kadar
dünyanın bütün mazlumları, mağdurları, mahrumları,
muhacirleri, göçmenleri milletimize dua ettiler. “İslâm
ümmetinin son kalesi düşmesin” diye secdeye kapanarak
gözyaşı döktüler. O gece Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in

“Müminler, bir binanın yapı taşları gibidir. Onlar,
birbirlerinin hayata tutunmasını temin ederler.”
hadis-i
şerifinin anlamını hep birlikte yaşadık.

Kıymetli Müslümanlar!
Zihinlerimizde her daim canlı tutmamız gereken diğer
bir hakikat, o gece genciyle-yaşlısıyla, kadınıyla-erkeğiyle
milletimizin devletiyle el ele vererek gösterdiği birlik,
beraberlik ve dayanışma ruhudur. 15 Temmuz’da hepimiz
şahit olduk ki aziz milletimiz, devlet büyüklerimizin
çağrısıyla kendi vatanını, hakkını, hukukunu, özgür
iradesini, istiklal ve bağımsızlığını savunmak için dilinde
tekbir, kulağında salâ sesleri, kalbinde şehadet arzusuyla
meydanlara akın etti. O gece aziz milletimiz, İstiklal
Marşımızın “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış
şaşarım/Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım”
dizelerinde ifade edilen o muazzam ruhu bütün dünyaya bir
kere daha gösterdi. Bilhassa gençlerimizin “bismillah”
diyerek abdestlerini alması, “şehadet getirerek” evlerinden
ayrılması, “Allahu Ekber” nidalarıyla yollara düşmesi,
milletimizin istikbali açısından en büyük umut olmuştur.

Kardeşlerim!
Daima hatırlamamız gereken bir başka husus, o gece
minarelerde yankılanan salâların millet olarak bizi dimdik
ayakta tuttuğu, manevi duygularımızı, ortak bilinç ve
irademizi harekete geçirdiği gerçeğidir. Salâlar, bir milletin
yeniden şahlanmasının, değerleri etrafında kenetlenmesinin
şahidi olmuştur. Zira bizi millet yapan ve o gecenin
karanlığından aydınlığa çıkaran en büyük gücümüz, Allah’a
olan sarsılmaz imanımızdır. O’ndan gayrı hiçbir güce boyun
eğmeme irademizdir.

Aziz Müminler!
Zihinlerimizden asla çıkartmamamız gereken diğer bir
husus da, o gece maruz kaldığımız ihanet ve işgal
teşebbüsünün din kisvesi altında yapılmasıdır. 15 Temmuz
gecesinde şahit olduk ki suret-i haktan görünerek 40 yıl
boyunca bu milletin dinini, imanını, değerlerini,
duygularını, zekât, sadaka ve yardımlarını istismar eden bir
ihanet şebekesi, milletimizin varlığına kast etti. Milletin
çocuklarını çalarak birkaç nesli heba eden bir nifak hareketi,
müstevlilerin emelleri doğrultusunda ülkemizin bekasını
hedef aldı. Bu ihanet girişimi bir kez daha gösterdi ki,
bizlere düşen vazife, yüce dinimizi sahih kaynaklardan
öğrenmektir. İslâm’ı Kur’an ve sünnetin rehberliğinde en
güzel şekilde yaşamaktır. Tarih boyunca medeniyetler kuran
ana yoldan sapmamaktır. Din gibi yüce bir hakikati şahıslar
üzerine bina etmemektir. Bu tür ihanet ve kötülüklere bir
daha maruz kalmamak, maslahat rengine bürünmüş
mefsedet hareketlerine boyun eğmemek için bilgi ve hikmet
yolundan ayrılmamaktadır.

Kardeşlerim!
Son olarak unutmamamız gereken bir hakikat de
değerlerimiz uğruna can veren aziz şehitlerimizi, yaralarını
bir istiklal madalyası gibi bedenlerinde taşıyan gazilerimizi
her daim minnet ve şükranla anmaktır. Cenab-ı Hak,
şehitlerimize rahmet eylesin! Onları Bedir, Uhud ve Hendek
şehitleriyle, Malazgirt, Çanakkale ve Sakarya şehitleriyle
buluştursun. Bütün gazilerimize ecir, mükafat ve şifa ihsan
eylesin! Bizleri de, onların yollarından ayırmasın!