Sultanahmet Camii 17.Yüzyılın önemli eserinden biri olan Sultanahmet Camii, Mimar Sinan’ın yapı anlayışı içinde inşa edilmiş bir şaheserdir. Sinan’dan sonra Türk mimarlığının meşalesini ele alan Sedefkâr Mehmet Ağa’nın ellerinde yükselmiştir.
CAMİİ
Sultanahmet Cami
Cami içi duvarları ile sınırlanan ibadet alanı biçim olarak kareye yakın bir dikdörtgendir. 53.50x49.47 (2.662m2) metrekaredir. Sultanahmet caminin içi dört yapraklı yonca planına sahiptir. 5mt. Çapında dört fil ayağı çok etkilidir. Ana kubbe 43 metre yüksekliğinde ve 23,5 mt. çapındadır. Bu ölçüler Mehmet Ağa’nın bir mühendis olarak kabiliyetini gösterir. Caminin içi çok mahirane yerleştirilen 260 pencere sayesinde ferah bir havaya bürünmüştür. Pencerelerin yerleştiriliş şeklinden dolayı büyük kubbe sanki havada asılı gibi durmaktadır. Bu cami, emsallerinin hiçbirinde olmadığı kadar aydınlık ve ferahtır. Sultanahmet Camii, büyüklükte yücelişin, zarafetle ihtişamın, imanla samimiyetin bütünleşip kaynaştığı bir mabeddir. Caminin alçak gönüllü ve dindar bânisi caminin tamamlanmasından kısa bir süre sonra, külliye binaları tamamlanmadan vefat ederek caminin dış avlusunun kuzeydoğu köşesinde yaptırılan türbede yatmaktadır.
Camide aynı anda 12.000 kişi ibadet etmektedir. Cami içinde ana kubbeye asılı devekuşu yumurtası konularak örümceklerin ağ yapmaması sağlanmıştır. *
Camiye günlük ortalama yaz günlerinde günlük 20 bin kış günlerinde günlük 10 bin ziyaretçi gelmektedir.
ÇİNİ
Camii’nin en görkemli parçaları çinilerdir. İznik ve Kütahya atölyelerinin 16.yy sonu ve 17.yy başı ürünleri olarak çinilerde zengin bir renk çeşitlenmesi göze çarpmaktadır 21043 adet çini kullanılmıştır. Kare parçalarda beyaz, dikdörtgen biçimli bordür çinilerde lacivert üzerine işlenen asma dalı, enginar, erik, narçiçekleri, karanfil, nane, madalyonvari çiçek grupları, menekşe, mine, sümbül ve yaseminler, selviler, laleler, üzüm salkımları ağaç ve yapraklarda firuze, gri, kahverengi, kırmızı mercan ve mühür lacivert, mavi mor, siyah, yeşil gibi renklerin tonları kullanılmıştır.
Çini kaplamanın bitiminden itibaren devreye kalem işleri girer. Duvar satıhları, kemer yüzleri, kubbe içleri kalem işleriyle çiçek ve yaprak motifleri zengince süslenmiştir.
AKUSTİK
Sultanahmet Camiinin duvar yüzleri ile irili ufaklı bütün sütunlarında on iki cins mermer kullanılmıştır. Burada kullanılan mermerler aynı zamanda çeşitlilik bakımından da çok değişiktir. Mermerler yontulurken mermerin cinsi yontuluş tarzı o mermere değişik bir makamda ses vermesi temin edilmiştir. Bu mermerler duvar ve sütunlara minber ve mahfillerin tavan ve civarlarına o suretle aplike edilmiştir. Bunların hepsi Mimar Mehmet Ağanın sağlam bir müzik bilgisini binaya tatbik etmesinden ileri gelen bir hususiyettir.
Caminin yazılarını devrinin hat üstadlarından Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gübâri yazmıştır. Bir pirinç tanesi üzerine mikroskobik yazı ile ihlâs-ı şerif yazma başarısından dolayı ‘GÜBÂRİ’ lakab-ı verilmiş olup bu pirinç tanesi bugün Topkapı Sarayı müzesinde muhafaza edilmektedir.
Ana kubbe çemberindeki hatt-ı celi meali şöyledir. “Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” Nur suresi 35.Ayet
Cümle Kapısı üzerindeki ilk 14 padişahın isminin yazılı olduğu kitabe. 1-Osman Gazi, 2-Orhan Gazi,3-Murat Hüdavendigar,4-Yıldırım Bayezit,5-Sultan Çelebi Mehmet,6-Sultan İkinci Murat,7- Fatih Sultan Mehmet,8-Sultan İkinci Bayezit,9-Yavuz Sultan Selim, 10-Kanuni Sultan Süleyman,11-Sultan İkinci Selim,12- Sultan Üçüncü Murat,13-Sultan Üçüncü Mehmet,14-Sultan Birinci Ahmet
MİHRAB
İçi çiçek dolu motiflerle kaplı olan mermerden yapılmış üzerinde servi motifleri bulunan sütuncuklarla bezenmiştir. Cami ve mescitler ile namazgahlarda kıble yönünde belirleyici mimari öğe. İmamın önünde durduğu bölüm.Genellikle etrafı çerçevelenmiş, duvarda küçük bir girinti biçiminde yapılmıştır “Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriyyâ’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriyyâ, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” (Ali İmran 37)
(Minber, geometrik geçmeli ve kabartmalı altın yaldızlıdır.) Sözlükte "yüksek yer" anlamına gelen minber ıstılahta camilerde imamların Cuma ve bayram hutbelerini okudukları basamakla çıkılan yüksek yerlere denir. Peygamberimiz (a.s.) önceleri hurma kütüğü üzerine çıkarak hutbe okumuş daha sonra minber yapılmıştır. Her caminin bir minberi vardır. Camilerimizde ağaçtan taştan ve mermerden yapılmış çeşitli şekillerde süslenmiş ve tezyin edilmiş muhteşem birer sanat eseri niteliğinde minberler bulunmaktadır. Hadislerde bu kelime cennette kurulacak tahtlar anlamında da kullanılmıştır. Allah için birbirlerini sevenlerin adil olanların ve cömertlerin nurdan minberler üzerinde oturacakları bildirilmiştir
HÜNKAR MAHFELİ
Padişahlar tarafından yaptırılmış ve Selatin adı verilmiş olan camilerde, padişahların namaz kılmaları için ayrılan yerin adıdır. Caminin yüksek yerine yapılır ve etrafı da kafesle kapatılırdı. İlk camilerde hükümdarlar için böyle bölümler görülmemektedir. Sultanahmed hünkar mahfili oyma ve kabartma, Altın yaldızlı çinilerin sedef kakmalı kapısı ve ince duvar işlemesiyle bir başyapıttır. “Ey îmân edenler! Allah’a ve Resûl’e ve siz den olan idarecilere (emir verme yetkisinin sahiplerine) itaat edin. Bundan sonra eğer bir hususta ihtilâfa düşerseniz, o taktirde Allah’a ve ahiret gününe îmân ediyorsanız, onu Allah’a ve Resûl’üne götürün. Bu daha hayırlıdır ve te’vîl (yorum) bakımından en güzelidir.” (Nisa 59)
MÜEZZİN MAHFELİ
Müezzinlerin, son cemaat yerlerinde, namaz kılanlara, imamın tekbirlerini tekrar ederek, cemaate uymalarını sağlamak için, caminin arka kısmında bulunan yerin adıdır. Bilhassa büyük camilerde müezzinlerin vazife görmeleri için yapılan bu mahfeller binanın en elverişli yerine yerleştirilmiştir. Büyük camilerde, son cemaat yerindeki ve hatta dış (şadırvan) avlusundaki cemaate de imamın tekbirlerini duyurmak üzere cümle (giriş) kapısının yanlarında veya sermahfilde yapılmış olan cumba şeklindeki çıkıntılara da mükebbire veya mükbire" yahut "mi’zene" adı verilir.
Bazı kürsüler, cemaat safının kesilmesini önlemek için yüksekçe yapılır. Bunların üstü oymalarla süslü, ağaçtan taht gibi yapılmış olan yerlerine bir minder konulur Önlerinde kitap koymaya mahsus rahleler vardır Bunlar genellikle tahtadan oymalı ve sedefli olarak gayet süslü yapılırlar Bazı camilerde mermerden yapılmış olanları da vardır. “(Ey Rasulum!) Sen Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır.” (Nahl 125) “Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.” (Zariyât 55)
İÇ AVLU
Caminin mermer döşemeli iç avlusu 26 sütun üzerine 30 kubbeyle örtülü revakla çevrilidir. Avlunun ortasında altı sütunlu şadırvan vardır. Selâtin camilerin içerisinde en büyük iç avluya sahiptir çıkıntılara da mükebbire veya mükbire" yahut "mi’zene" adı verilir.
MİNARE
Namaz vaktinin geldiğini bildirmek için, camilerde, müezzinin ezan okuduğu bir veya birkaç şerefesi olan yüksek ve ince yapı. Lügatte, "nur saçan yer, ezan yeri, manalarına gelir. Döneminde Altı minaresi olan yegâne camidir. Minarelerin dördü üçer ikisi de ikişer şerefelidir. Minare külahları ve alemlerin altın kaplama olduğunu ve güneş ışığında parıl parıl yandığını Evliya Çelebi kaydeder. Minarelerin 16 şerefeli olması muhtemelen Birinci Ahmed’in kaçıncı padişah olduğunu gösterir. (Birinci Ahmed 14’üncü padişah olduğu halde şerefelerin sayısı 16 ise de Yıldırım Beyazıd’ın oğulları Emir Süleyman ve Musa Çelebi de padişahlar arasına katılmıştır.)
ABDEST ŞADIRVANI
Etrafında çok sayıda musluk bulunan abdest almak için cami ve revaklarda yapılan çeşmelerdir.